Kerkük düşerken - Kenan Esmer

Başlığımın dramatik ve melankolik bir duygusu var biliyorum. Bu melankoli biraz da Kürtlerin yaşadığı ruh haline tekabul ediyor aslında. Zira yüz yıl sonra tekrar umutlanan bir toplumun hazmedeceği lokmalar değil bunlar… Ve şunu da biliyorum; bu Kerkük’ün ne ilk, ne de son düşmesi olacak!

İmparatorlukların savaş „kala“ sıdır Kerkük. Asur´ları, Babil´leri, Med´leri ve Osmanlı´yı görürsünüz „kala“‘nın taşlarında. Nereye dokunursanız dokunun. Nereden geçerseniz geçin. Fuzuli‘yi görürsünüz mesela, üç defa gömülmüş, hüzünlü, bir İlkokul tabelasında…

Ama biz en baştan değil, yakından çok yakından, 3 Ekim 2017 den başlayalım Kerkük‘ün düşüş serüvenini anlatmaya…

Celal Talabani’nin hasta olduğu biliniyordu. Ölümü de zaten bekleniyordu. Kötü haberin gelmesi an meselesiydi yani. Fakat Irak kürtlerinin referandum kararı almasından sonra ölmesi (belki de öldürülmesi) insanın kafasında bazı kuşkular getiriyor. Zira Talabani‘nin ölümü her nekadar Mesut Barzani’nin güç kazanması olarak algılansa da, aslında zaten birbiri ile sıkıntılar yaşayan Iraklı Kürtlerin  tekrar parçalanmasına yol açtı. Hem de Bırakuji’nin izlerinin yeni yeni silinmeye çalışıldığı bir dönemde,  Kürtlerin ulus devlet olma yönünde önünde fırsatların olduğu bir dönemde…

Doğal bir ölüm olup olmadığı tartışma konusu olduğu gibi, ölümün zamanlaması da manidardır ve üstüne düşünülmesi gerektiren sonuçlar doğurdu.

1975 yılında kurduğu parti kırk yılı aşkın bir süredir Kürt siyasetinde mücadele veriyor. Talabani İran’a yakın dururken, Barzani de Türkiye’ye yakın durdu hep.

Peki Kerkük’ün düşmesi kime yaradı? Kim alt yapısını hazırladı?

Barzani´nin referandum kararı almasıyla bölgede bulunan İran Devrimi Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani Kürdistan Bölgesel Yönetimini referandumu iptal etmesi için devreye girmişti. Kerkük operasyonunu yöneten kişi de yine Kasım Süleymani bizzat kendisidir...

Celal Talaban´inin ölümünü fırsat bilen İran, öldükten sonra Talabani ailesi ile tekrar yakınlaşmaya başladı. Cevat Zarif’in Celal Talabani’nin cenazesine katılması, Kasım Süleymani’nin mezarı ziyareti, İran’ın Kerkük’ün düşmesi için attığı hamlelerdi.

Barzani referandumdan caydırılamayınca, ikinci bir yol denenmiş ve YNK (Yekîtîya Niştimanîya Kurdistan - Kürdistan Yurtseverler Birliği) içindeki bazı üst düzey yöneticiler Bağdat ve Tahran’la işbirliği yapmaya ikna edilmişlerdi. Böylelikle  Kerkük’ün düşmesi için alt yapı hazırlanmış oldu.

Her nekadar bazı YNK li Peşmergeler çekilmek istemeseler de, komutanlar; o zaman yürüyerek gelirsiniz' diyerek Peşmergelerin çekilmesi için israr bile etmişlerdir.

YNK Genel Sekreteri Birinci Yardımcısı Kosret Resûl Kerkük'te yaşananlara ilişkin yayımladığı mesajda:

YNK içerisinden bazı kişilerin YNK liderlerinin aksine bir anlaşmayla Kerkük’ü işgal etmek isteyenleri kente getirdiğini belirten Resûl, “Kerkük’te yaşananların sorumlusu YNK içerisindeki bazı kişilerdir."

“Ancak bizi en fazla yaralayan YNK’nin liderlerinin bilgisi dışında hareket eden birkaç kişinin sırf bireysel çıkarları uğruna işgalcilerin elindeki sopa olması ve işbirliği yapmasıdır. Bu utanç verici ve yüzkarası kişiler halkımızın tarih sayfalarına kara bir leke olarak geçeceklerdir.” ifadelerini kullanmıştı.

KYB içinde bir ayrışmanın olduğu Kosret Resûl’den sonra KYB Politbüro Sorumlusu Mele Bahtiyar, ın yaptığı açıklamalarla biraz daha gün yüzüne çıktı.

„KYB’nin içindeki bazı şahıslardan dolayı partinin hiçbir toplantısına katılmayacağım. Durum normale dönene kadar da KYB’ye dönmeyeceğim. KYB içinde iki idare ve farklılık, Kerkük’te yaşanan felaketten sonra karşılıklı sert ilişkilere sahipler. Hiçbir şahıs ya da aile parti organlarının yerine karar veremez. KYB içinde ayrışmaya ve Kürdistan Bölgesi’nde iki idare olarak yönetilmesine karşıyım”  diyerek, durum normale dönene kadar partiye dönmeyeceğini açıkladı.

Bu ifadeler paralel olarak Kerkük Haşdi Şabi Şii silahlı güçleri tarafından alındıktan sonra, Irak’ın Hedes kanalına katılan YNK Irak Parlementosu  Milletvekili Ala Talabani:

„İran’ın son 2 gündeki gelişmelerde büyük rolü var. Kasım Süleymani’nin bize yaptığı öğütleri, Haydar İbadi’de yaptı. Kerkük Irak Anayasası’na uygun bir yönetim ile yönetilmeli“

diye bir açıklama yapmıştır.

Celal Talabani’nin oğlu Bafel Talabani yaptığı açıklamada; Kerküt’ten çekimelerini taktiksel olduğunu ve 100´e yakın peşmergenin ölümünden sonra böyle bir karar almak zorunda kaldıklarını açıklamıştı. Barzani’nin durumu bu noktaya getirdiğini ve halka hesap vermesi gerktiğini de eklemişti. Barzani cephesi ise YNK li Peşmergelerin ihanet ile suçluyordu.

Amerika ise bütün bu olanlardan sonra sadece ABD Başkanı’nın İŞİD’le Mücadelede Özel Temsilcisi Brett McGurk aracılığı ile; Iraklı güçler ile Peşmerge arasında çatışma yaşanmaması için çalıştığını söyleyerek, bir nevi olup bitene göz yummuştur.

Türkiye olup bitenden gayet memnundur. Kürtlerin değil de kimin olursa olsun mantığı, aslında İran’ın bölgedeki nüfus alanının genişlediğini bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde gözardı etmiştir.

Kerkük’ün düşmesinden sonra sıranın diğer tartışmalı bölgelere gelmesi kesindir. Haşdi Şabi ve Bağdat, karşılarında Kürtlerin güçlü bir direç göstermemesini, ABD‘nin ve diğer Avrupa ülkelerinin duyarsız kalmasını, Almanya‘nın eğitmen askerlerini geri çekerek Kürtleri yalnız bırakmasını ve Rusya’nın çıkacak bir koastan faydalanma düşüncesini fırsat bilerek bir sonraki adımı atacaktır.

23.10.2017