Kırtasiyeci Topal Ali Ağa ve Silgi kokusu - Kenan Esmer

"Ruhu  şad olsun"

Ali Aga
Fotoğraf kaynak: Celal Polat

Doksanlarda Çermik esnafı arasında üç kişi kıravatlıydı. Bu üç kişi de işine çok saygılıydı.
O kadar saygılıydı ki, Fındık mesela asla kıravatsız domates satmazdı.
Topal Ali Ağa, asla kıravatsız deftere, kitaba el atmaz, Ismail Hoca ise kıravat takmadan daktiloya dokunmazdı...

Asıl adı Ali Şinasi Güner olan ali ağa, aslen yukarı Şeyhanlıydı.
Fındık ile aynı yaşlarda veyahut ondan bir kaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim Ali Ağa‘nın dükkanı, Bakkal Fındık’ın hemen bitişiğindeydi.
O da en az Fındık kadar mesleğine aşık bir esnaftı. Hükümet konağının karşısında bir kırtasiye dükkanı işletiyordu.
Yürüdüğü zaman hafif tökezler ve bacağını tutarak yürürdü.
O Kırtasiye dükkanına her girdiğimde, öyle güzel silgi ve kağıt kokusu gelirdi ki, o silgileri adeta yemek geçerdi içimden...
 
Silgi

Bir gün Nejla halam, küçük amcam Ahmet’i dikiş ipi alması için Topal Ali Ağa’nın dükkanına göndermiş.
On yaşlarında olan Ahmet amcam da dükkana girip, sandalyede oturan yaşlı bakkal’a;
Topal Ali Ağa dikiş ipi var mı?“ diye sormuş.
Yaşlı adam hafifçe yerinden kalkıp - istese de hızlı kalkamazdı zaten- boğuk ve öksürdü öksürecek gibi olan sesiyle 
sakin sakin,
„Yeğenim kimin oğlusun?“
diye sormuş.
Amcam da M.Ali Esmer'in oğluyum dedikten sonra yaşlı bakkal önce istediğini vermiş. Sonra da, yine aynı tonda ve nasihat eder bir uslupla;
„Bak yavrum;
insan büyüğüne; amca der, dayı der, abi der. İsmini vermez“
deyip amcamı göndermiş. Evdeki merdivenleri çıkan amcam mırıldanarak;
„Sen benim amcam mısın?
Sen benim dayım mısın?

Sen benim abim misin?
Kimsin?
Sen Topal Ali Ağa‘sın“ 

dediğini duyan babaannem, bunları bize yarı zazaca yarı türkçe anlatınca gülmekten ölmüştük.

Teşekkür: Sayın Celal Polat'a, Uğur Kemaş'a, Nihat  Peker'e ve Adnan Güner'e,  fotoğraf arayışında yardımcı oldukları için teşekkür ederim.